küçükken en çok aklıma takılan sorulardan biri de şuydu, "abla olan benim. iyi de o zaman nasıl kardeşimin doğum günü benden önce kutlanır??" gerçekten çok düşündüm. birileri beni fena halde kandırmaya çalışıyor olmalıydı, ortada büyük bir yanlış anlaşılma vardı ve büyüklerden kimse bunu fark etmiyordu!! her şeyi kendi başıma halletmeliydim! onlar farkına varana kadar tüm 28 mayısları kardeşime zindan etmeliydim!! elbet dahice planlarım vardı, çıkardığım kavgalar sayesinde kardeşimin doğum gününe gelen herkes bana da hediye getirirdi... veee ben, herkes "iyi ki doğdun" diye bağırırken "keşke doğmasaydın" diye çığlıklar atardım ki doğum günü lanetimin başlangıcı işte bu zamanlara kadar uzanır dostlar.
bir ay sonra benim doğum günüm geldiğinde, gelenler "e senacım senin hediyeni de geçen ay vermiştim" derlerdi. çılgınlar gibi hediye paketi açmışlığım falan olamadı hiç. zaman geçtikçe kardeşimin doğum gününün neden benden önce kutlandığını anladım. fakat bu sefer de önüne geçilemez bir sıkıntı vardı karşımda... OKUL.
şıçtığımın okulunda herkes doğum günü kutlarken ben karne aldıktan sonra annemlerle mum üfler 1-2 hediye alırdım ve yıl boyunca ona buna aldığım doğum günü hediyelerinin karşılığını asla göremedim. karşılıksız vermeyi de o tarihlerde öğrendim demek ki.
tüm eğitim öğretim hayatım boyunca sadece bir kere anaokulunda doğum günüm kutlandı ve eminim o da erken kutlanmıştır. 24 haziran doğmak için çok sıkıntılı bir tarih bu açıdan bakılınca. sonra dedim artık büyüdük yani evde doğum günü kutlamalar falan artıyor ben de evde kutlayayım... herkesi çağırdım, annem hazırlık yaptı ve SADECE BİLGE GELDİ!! koca pastayı çatalla yedik hepsine inat. oh olsun :( olum gelmeyecekseniz haber verin bari şerefsizler!!!
yıllar geçti lise zamanlarında artık yazlığa falan gitmediğim için doğum günüm istanbulda kutlanır oldu e bir nebze daha neşeli geçmeye başladı. 18. doğum günümde baya kalabalık olduk mesela (hep akraba falan işte). kız 18 oldu içecekse bizle içsin bi gidip takılalım diyen çılgın da çıkmadı sağ olsunlar.
neyse azizim ben yavaş yavaş bunları aşmaya başladım derken yine istanbulda bir doğum günü, 19 olacağım, şansa bak aşkı memnunun finalini de 24 hazirana koymuşlar. HAYIR EFENDİM BOK MU VAR?? o günden kalan bir tane bile güzel fotoğraf yok :( kimse makineye bile bakmamış. ben tek başıma pasta keserken tüm gözler televizyonda.
sen gel yıllarca bu travmaları yaşa sonra üniversitede "lan bu sefer çok çılgın olacak" de, önceki sene yaptığım hatayı yapmayacağım bu sefer geç gidip burada arkadaşlarımla kutlarım diye hayal kur sonra herkesin o gün memlekete gideceği tutsun :((( üstelik sevdiğim adam da hiç umursamamış. bilmesine ramen bir kutlayayım dememiş. moral sıfır, ertesi gün zaten uçak var, ankaraya gidilecek gece erkenden bitmek zorunda... EN SONUNDA BU DA OLDU ağlattınız beni doğum günümde.
tüm bunların üstünden 12 ay geçti ben hepsini sindirdim her şey çok güzel gidiyor gibi gibi derken bir 24 haziran daha geldi hani artık umursamıyoruz arkadaşlar olarak da doğum günü falan kutlamalar geride kalmış hafiften. ben o kadar umursamıyorum ki 24 haziran gecesine otobüs bileti aldım ankaraya gideceğim. o yolculuk boyunca ben ve çevremdeki 5-6 insan uyuyamadı. sürekli kısık fakat mutluluğunu gizleyemeden " ay canım yaa çok teşekkür ederim. sağ ol. senin deee seninde ayyyyy..." diyen bir ses. bir yandan da "bu saate kadar aramadıysa kesin son anda arayıp süpriz yapacak sevgilim benim yaae" diye geçen bir iç ses. merak etmeyin dostlar lanet bozulmadı bu sene de sevgilim unuttu doğum günümü.
yani ne bileyim bence doğum günü çok özel bir şey. dünyanın güneşin etrafında dönmesi falan düşünme bunları geç. sen bu dünyaya gözlerini açmışsın düşünmeye, görmeye, sevmeye başlamışsın öğreniyorsun, yaşadığını hissediyorsun, hissettiriyorsun. yani senede bir kere iyi ki varsın diyen insanların olması çok güzel. bunu diyen insanların özel olması daha da güzel. bir 24 haziran gelecek ve lanet bozulacak bence. bence bu kesin olacak yani. çünkü iki senedir doğum günü yazılarımdan kahır keder akıyor. sevgiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder