bölüm 1: aşk hikayesi
iş çıkışı kiralık arabayla yollarını bilmedikleri tarlabaşından dolapdereye, oradan da taksim meydanına çıkmaya çalışırken kayboldukları caddelerden birinde aşık oldu kız. tüm cephesi ahşap olan dev bir bina gördü arabanın camından. mesleki deformasyon deniyor olmalı buna, yürürken binalara bakmaktan ayakkabıları çabuk eskirdi zaten. deforme algılar ve ayakkabıların hisler üzerindeki etkisi uzun sürebiliyor. ve bir ay sonra kiralık ev bakarken yolu yine aynı yere düştü. halk arasında buna ikinci cemre deniyor.
bölüm 2: ikinci cemre
ikinci yeni istediği kadar kadıköy koksun istanbulda beyoğlundan daha güzel ilçe yoktur. ve benzer bir kesinlikle ikinci cemre kalbe düştükten sonra insanın işi zordur. artık kurtuluşu olmadığını fark eden kahramanımız da araştırmaya başladı. modern çağın ışıklı kütüphanelerinde aydınlanırken bu sefer onu görmek için gitmeye karar verdi elmadağ caddesine. iş çıkışı hızlı adımlarla yürüdü, yine de hava kararmaya başlamıştı arif paşa apartmanına vardığında. ah hala ilk gördüğü anki kadar heyecan vericiydi. demir kapısı açık avluya girdi hemencecik. zamanında kim bilir kimlerin ekmek teknesi olan küçük dükkanları vardı binanın avluya bakan iç kısmının. hepsinin içine baktı camlarından, hepsi için ayrı ayrı hayal kurdu. sırayla birinden kumaş birinden parfüm diğerinden şapka aldı hayalinde. sonra kafasını kaldırıp her pencere ve her balkona tek tek baktı. ne çok hayal ve ne çok hayal edilemez yaşam vardı burada. ve şimdi hepsi dirilmeyi bekleyen 120 yıllık bir ölü gibi soğuk ve heyecan vericiydi. solda tam da olması gerektiği gibi tepesinde cılız bir ışık yanan demir kapıya yaklaştı. dış kapıyı açtı, iç kapı kitliydi, kapı zillerinde 1 2 3 4... yazıyordu. kirli camdan içeriyi görmeye çalıştı ama belli belirsiz merdivenler dışında bir şey göremedi. dakikalarca avluda bekledi, her taşı inceledi, her bitkiyi ve her köşeyi -özellikle köşeleri- . avludan çıkıp apartmanın diğer girişlerini kontrol etmek için ahşap kaplı cephenin olduğu sokağa döndü. ışığı yanan tek daire 1. kattaydı. oraya bakmaktan alamıyordu kendini, içeriyi düşünmekten. aniden dairenin camından birisi sokağa baktı ve yine aniden içeri girdi. kendini öylesine suçlu hissetti ki sanki oraya arif paşa için değil de sadece hemen binanın altındaki kafeye oturmaya gelmiş gibi davrandı. oysa artık kimse izlemiyordu ama yine de oturup bir çay söyledi.
bölüm 3 : bad trip
çay biter bitmez kalkıp yeniden avluya döndü. hava iyice karardığından binada birkaç ışık daha yanmıştı. koskoca bir gecekondu gibi görünüyordu yapı. avludan çıkıp son şansı olarak arka sokakta bir kapı olup olmadığına bakmaya gitti. kapı vardı, üstelik üstünde binanın asıl adı sarıcazade abdullah & osman bey apartmanı yazıyordu -aslında yazıyı tam okumamıştı bile- hızlıca çift kanatlı dev metal kapıyı zorladı. kapı açılır gibi aralanıyor ama her seferinde kilide takılıyordu. öyle çok zorlamış olmalı ki yandaki çay ocağından -aslında oranın ne olduğuna bakmadı bile- bir adam gelip, durun ben açayım kapıyı deyip anahtarı deliğe sokup çevirdi. ben sadece içeriyi merak ettim dedi kız. adam da istersen asansörle 6. kata çıkabilirsin dedi. kız teşekkür edip içeri daldı. kapı kapandıktan sonra artık istanbulda değiliz! ya da artık istanbuldayız. içerisi buram buram esrar kokuyordu. giriş katına bakan pencerelerin sıkı sıkı örtülmüş perdeleri ardından konuşma sesleri geliyordu. olabildiğince sessizce asansöre -ki gördüğü en eski asansördü- yaklaşıp metal dış kapıyı çekti. arkasını dönüp posta kutularını, cılız sarı ışığı, örümceklere ağ yapmaya yer bırakmayan telefon kablolarını inceledi. derin bir nefes çekip yanındakine uzattı. geri asansöre dönüp içeri girdi. metal kapıyı kapattıktan sonra içteki ahşap kapıyı kilitleyip en üst katın üzerinde 6 yazan düğmesine bastı. o ana kadar bozmadığı sessizlik büyük bir gürültüyle bozuldu. zemini sallanarak, halatları titreyerek, her katta gıcırdayarak yavaşça yükseldi. yükseldikçe gördüğü katlara hayretle baktı. her kapıyı her ayrıntıyı doya doya kaydediyordu belleğine. sanki ölü bir bedenin içindeki gizli yaşamı keşfediyordu. bu yaşadığı en iyi yükselişti ve en iyilerinin düşüşü de olur biliyordu. o sırada aklına, neden 6. kata çıktığı sorusu düştü. ya adam onu oraya bilerek gönderdiyse?
bölüm 4 : edgar allan poe
daha önce hiç hissetmediği kadar tuhaf bir korku hissetti. panikle üzerinde 5 yazan düğmeye bastı ama eski asansör yine de en üst kata kadar çıktı. asansörün kapısını açmadan dışarıyı inceledi. sanki korkuyu hissetmiyor daha çok korkunun içinde düşüyor gibiydi. dışarıda hiç bir hareket yoktu, sadece koyu bir sessizlik. diğer katlardan farklı olarak apartmanın içine buzlu camlardan yapılmış bir bölme vardı. içeride ışık yanıyor ama hiç ses gelmiyordu. asansörden çıktı, kapıları kapatır kapatmaz asansör yeniden aşağı doğru hareket etti. hızlıca merdivenlerden inmeye başladı. alt katlarda kimi zaman dairelerden gelen belirsiz sesler duyuluyordu. korku ve merak içinde etrafa bakarken asansörün sesi artık sessizliğin bir parçası olmuş olmalı ki yeniden yukarı çıktığını fark etmedi. yanından geçen asansörün içinde bir erkeğin sırtını gördü. genç adam apartmanda birinin olduğunu belki hiç anlamadı belki de hiç umursamadı. arkasından seslenmek istedi ama ağzını açar açmaz korku içine doldu. eskisinden daha hızlı merdivenlerden inip giriş katına geldiğinde biraz daha sakinleşti ve merdivenlerin avluya bakan penceresinden dışarıyı izledi. bir an önce dışarı çıkmak istiyordu ama çıkınca da geri içeri girmek isteyeceğini biliyordu. her gün buna yakın bir açıdan avluya bakmanın hayalini kurdu. pencerenin önündeki paslı çocuk bisikletinden gözlerini alıp dış kapıya yöneldiğinde; apartman girişine bakan camlı daireden bir adam çıktı. kıza dönüp, yardımcı olabilir miyim dedi. ben sadece içeriyi merak ettim dedi kız. adam da tamam ama fotoğraf çekmek yasak dedi. kız, esrar içmek de yasak dedi.
çok çok hoş
YanıtlaSilben de benzer biçimde aşık olmuştum bu apartmana, çok koşturdum peşinden, sonunda kavuştum. 15 senedir sevgiliyiz :))
YanıtlaSilmerhaba, nasil kavustunuz? kira mi satilik mi, nedir buradaki dairelerin ederi? :)
Silneden artık yazmıyosun özledik..
YanıtlaSil